24 Kasım 2010 Çarşamba

GÖKOVA’DA BİR MAVİ KUŞ

Gökova’da dere kıyısında çardak altında
Bülent, Soner, Doğan, ben bir de Erhan
öğle üzeri rakı içiyoruz güneşli bir günün balından
yosuna kesmiş bir su alıp gidiyor içimizdeki kederi ve hüznü
masada balık, yeşil salata, acı biber, mavilik ve ava çıkmış bir bulut
Bülent’in ölümün anayurduna ayak basmamış sessizliği
Soner’in gözlerinin yalçın doruklarında ışıl ışıl yanan insan sevgisi
Doğan’ın merhaba pınarından süzülen tabiat bilgisi
Erhan’ın sevgiye kırdırdığı bonoyla vergisini ödediği dostluğu
benim bu mutluluk uçurumunda yalnız başıma kalmışlığım
var bir de masada

Gökova’da dere kıyısında çardak altında
Bülent, Soner, Doğan, ben bir de Erhan
rüzgârla bezeli bir mavi masada rakı içiyoruz öğle üzeri
güneş de oturmuş bizimle , rüzgâr da, bir bulut yumağı, bir mavi kuş da
güneş alıp gidiyor yüreğimizden yalnızlığın çığlığını ve hüznü
rüzgâr resmini çiziyor tarih öncesi bir söğüt yaprağına mutluluğun
kuş ayak ayak üstüne atmış rakı içiyor, ama el sürmüyor balığa
bulut bir türküye başlıyor, güftesi mavi, bestesi dostluğun hasından
Bülent dalıp dalıp gidiyor yoldan yeni gelmiş ışık harmanına
Soner bir avuç suda yansıyan sevgiyi sevinci anlatan kuşu dinliyor
Doğan çatalının ucuna taktığı bir parça maviyle el sallıyor denize
Erhan rakıları tazeliyor bir daha dostluk pınarından

Usulca kalkıp denize dönüyorum yüzümü
Bülent de kalkıyor, Soner’le Doğan da, Erhan da
birden kanat vurarak uçmaya başlıyoruz bir mavi çığlıkla yürek yüreğe
bir mavi kuş, bir mavi güneş, bir mavi rüzgâr, bir mavi bulut da bizimle...

REFİK DURBAŞ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder